FENERBAHÇE’DEN ŞATAFATLI ‘ÖN SÖZ’ – ERCAN GÜVEN / MİLLİYET
Denizli’nin “çılgın” Altay’ını deplasmanda geçip üçte üç yapan Fenerbahçe, yıllardan sonra bir sezon öyküsüne şatafatlı bir “ön söz” yazarak başladı ve milli maç arasından sonra transferini bitirmiş, iskeleti ile ıskartalarını belirlemiş olarak, özlediği tarihe geçecek hikayeyi yazma şansı yakaladı. “Ş” harfi ile başlıyor ya hani… Çünkü yarın bugünden güçlü olacaktır Fenerbahçe.
Eşikteki transferlerle son rötuşları da yapacak, sistemini içine sindirmiş, biraz ürkek biraz sinik yakın geçmişini hepten unutmuş olacaktır. Fenerbahçe bundan sonra kötü oynadığı için geçilmez… Ancak ondan daha iyi oynayan tarafından geçilebilir; bu da sezonlar boyu depresyon yaşamış her Fenerbahçeli için kabul edilebilirdir.
Bireysel kaliteleri Fenerbahçe’nin altında ancak takım olduklarında müthiş savunan, yıldırım gibi hücum eden Altay’ın şöhretinden korkarak sahaya çıktı Fenerbahçe. İlk devre boyunca da korktu. Altay’ın ise korkulacak halinden eser yoktu. Başındaki kurt hoca kim bilir kaç kez zihninde oynadığı Fenerbahçe maçı için “kilitlemeyi” tercih etmişti.
Altay Fenerbahçe’ye geride baskı yapıp çıkartmamak kendi kalesinde çoğalıp geçit vermemekle yetindi. Zaman zaman savunmayı altıya çıkardı, 6-4 oynadı. Gol aramayı düşünmedi, yeter ki yemesin! Buna karşılık Fenerbahçe’nin üç stoperi sadece Bamba’yı bekleyip ileri çıkmayınca ne Sosa ne de Gustavo forvete katkı veremedi, hatta Fenerbahçe kanatları da savunma ağırlıklı oynadı. Topa sahip olamayan Fenerbahçe’de ne Nazım işe yaradı ne Ferdi. Oyun kurması beklenen Sosa ise sıradandan öteye gidemedi.
Hem Altay hem de Fenerbahçe bırakın maç yapmayı, köşesinden kalkıp rakibin karşısına dikilmeyen boksörler gibiydi bir devre boyunca. İki takımın da alışılmışın dışında “edilgen” ve savunmacı futbolunda orta sahalar mevzi mevzi aşılmak yerine uzun toplarla geçilmeye çalışıldı, Valencia Altay stoperleri arasında ezildi, Bamba pozisyona bile giremedi, Altay kaleci Altay’ı yormadı, ilk yarı kısır, pozisyonsuz, şutsuz golsüz sona erdi.
İkinci yarı Altay’ın gol atmaya pek niyeti olmadığını anlayan Fenerbahçe tempoyu yükseltip en azından forvetlerini rakip ceza alanına sokunca, kanatları oyuna katınca ve stoperleri öne taşıyınca beş dakikada önce iki pozisyon yakaladı, ardından Ferdi’nin uzaktan sert şutuyla golü attı. Değişen hiçbir şey yoktu… Sadece zihindeki rakip düşüncesi farklıydı. Beş dakika sonra Valencia yine gürledi, ikinci golü gönderdi. Bu kadar basitti. Fenerbahçe’nin rakipten çekinmeyi bir kenara bırakıp kendi oyununu oynaması, topa sahip olup pas yapması ve üçlü defansın önde çoğalma avantajından yararlanması yetti de arttı bile.
Mustafa Denizli’nin ikinci golden sonraki üçlü değişikliği Fenerbahçe’nin gol peşindeki futbolu ile ortaya çıkan fırsatları değerlendirmenin yanı sıra farkın artmasını önlemek içindi. Çünkü Fenerbahçe’nin baskın oyunu Altay futbolcuları arasındaki bağı koparmış, takım halindeki gücün yerini rakiple bireysel kalite farkları almıştı.
O kadar ki, Pereira rakibin düştüğünü görerek gol atmasına fırsat verip santraforunu geri kazanmak için Valencia’yı çıkarıp Samatta’yı oyuna aldı. Ama bu Samatta başında kara bulutla dolaşıyor sanki, o girdi, Fenerbahçe’nin önde oyunu bitti. 2-0 yeter diye düşündüler sanki. Fenerbahçe’nin bu freni Altay’ı ümitlendirdi tabi. Geçen haftalardan bazı esintiler yaşadılar zaman zaman.
Bu arada Min-Jae iki haftadır oynuyor ama hala et mi tavuk mu belli olamadı ve sakatlanıp yerini Serdar Aziz’e bıraktı. Osayi ve Muhammed’in çıkıp Mert Hakan ve Zajc’ın girmesiyle değişimin tamamlanması maçın bitmesine on dakika kala. Yedi dakika da uzatma… Fenerbahçe resmen 2-0’ın üzerine yattı maçı başladığı gibi yalancı hücum sahici savunma ile bitirdi. Bu maç Fenerbahçe için çok önemliydi. Altay galibiyeti sezonun öyküsü yazıldığında ön sözü noktalayıp ana konuya giriş noktası olacaktır ve hikaye muhtemelen buna göre akacaktır.
İLK 100 TL’LİK KUPONA 100 TL HEDİYE