Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’nin eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verilen “hak ihlali” kararına yaptığı itirazı reddetti. Böylece 8 Temmuz 2025 tarihli AİHM kararı kesinleşmiş oldu. Mahkeme, Demirtaş’ın tutukluluğunun siyasi gerekçelere dayandığını, makul sürede yargılanmadığını ve özgürlük hakkının ihlal edildiğini bir kez daha tescilledi.
AİHM, Türkiye’nin yaptığı itirazı değerlendirdikten sonra, başvurunun kabul edilmesine gerek olmadığına hükmetti. Kararda, Demirtaş’ın 2016’dan bu yana devam eden tutukluluk sürecinin hukuka aykırı olduğu, ifade ve siyasi faaliyette bulunma özgürlüğünün açık biçimde engellendiği belirtildi. Mahkeme, tutuklamanın “meşru bir yargı sürecinden çok, siyasi saiklerle yürütüldüğü” sonucuna vardı.
Demirtaş, 2016 yılında HDP milletvekiliyken dokunulmazlığının kaldırılmasının ardından “terör örgütü propagandası yapmak” ve “örgüt üyeliği” suçlamalarıyla tutuklanmıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, daha önce 2018 yılında da Demirtaş lehine karar vermiş, Türkiye’den derhal serbest bırakılmasını istemişti. Ancak bu karar uygulanmamış, Demirtaş farklı davalar kapsamında yeniden tutuklanmıştı.
Yeni kararla birlikte AİHM, Türkiye’nin insan hakları yükümlülüklerine dikkat çekerek, “Demokratik toplumlarda seçilmiş temsilcilerin tutuklanması ancak somut ve güçlü delillerle gerekçelendirilebilir” ifadelerine yer verdi. Mahkeme ayrıca, Demirtaş’ın tutukluluğunun Türkiye’de ifade özgürlüğü ve siyasi çoğulculuk açısından caydırıcı bir etki yarattığını vurguladı.
AİHM’in bu kararı, sadece Demirtaş davası özelinde değil, Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliği çerçevesindeki insan hakları standartlarına uyumu açısından da önem taşıyor. Hukukçular, kararın Türkiye’nin AİHM kararlarını uygulama yükümlülüğünü hatırlattığını ve Anayasa Mahkemesi’nin iç hukukta bu yönde bağlayıcı adımlar atması gerektiğini belirtiyor.
Siyasi çevrelerde kararın yankıları büyürken, muhalefet partileri “hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı” vurgusu yaptı. İktidar cephesinde ise AİHM kararının “egemenlik ilkesine müdahale” olarak değerlendirildiği yorumları yapıldı. Avrupa Konseyi temsilcileri ise Türkiye’nin AİHM kararlarına uymamasının Konsey içindeki ilişkileri olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulundu.
Selahattin Demirtaş’ın avukatları, AİHM kararının kesinleşmesiyle birlikte “derhal tahliye” için yeniden başvuru yapacaklarını açıkladı. Hukuk çevreleri, Türkiye’nin AİHM kararını uygulamaması durumunda Avrupa Konseyi’nde “izleme süreci” başlatılabileceğine dikkat çekiyor.
Bu kararla birlikte Türkiye’nin insan hakları ve hukuk alanındaki uluslararası imajı yeniden tartışma konusu oldu. Avrupa basınında geniş yer bulan gelişme, Türkiye’nin demokrasi, yargı bağımsızlığı ve ifade özgürlüğü konularında Avrupa standartlarına ne ölçüde uyum sağladığı sorularını da beraberinde getirdi.
							


