Türkiye’nin deneyimli dalış eğitmenlerinden Mazlum Kibar, hem çevre bilincine dikkat çekmek hem de yeni bir dünya rekoruna imza atmak için Çanakkale Boğazı’nda 36 saat boyunca su altında kalmaya hazırlanıyor. Kibar’ın bu rekor denemesi, hem fiziksel dayanıklılık hem de çevresel farkındalık açısından büyük önem taşıyor.
Çanakkale’de yaşayan ve uzun yıllardır profesyonel dalış eğitmenliği yapan Mazlum Kibar, rekor denemesini 18 Mart Çanakkale Zaferi’ne ithafen gerçekleştirecek. Dalış boyunca Saros Körfezi’nin soğuk ve akıntılı sularında 36 saat kalmayı planlayan sporcu, “Bu sadece bir rekor denemesi değil, aynı zamanda denizlerimizin korunması için bir farkındalık çağrısı” ifadelerini kullandı.
Kibar, hazırlık süreci kapsamında aylar öncesinden özel bir antrenman programına başladı. Soğuk suya dayanıklılık, oksijen kontrolü ve mental dayanıklılık üzerine yoğun bir çalışma yürütüyor. Günlük antrenmanlarında buz dolu suyla yapılan adaptasyon egzersizleri ve uzun süreli nefes kontrolü pratikleri öne çıkıyor.
Dalış boyunca sağlık ekibi, oksijen kontrol sistemi ve güvenlik dalgıçlarından oluşan profesyonel bir ekip, Mazlum Kibar’a destek verecek. Ayrıca su altı kamerası aracılığıyla rekor denemesi anbean kayıt altına alınacak.
Kibar’ın bu rekor girişimi sadece sportif bir başarı değil, aynı zamanda çevresel bir mesaj da taşıyor. Son yıllarda denizlerde artan müsilaj ve kirlilik sorununa dikkat çeken sporcu, “Bu rekoru doğaya ve denizlere armağan etmek istiyorum. Denizler bizim yaşam alanımız, onları korumak hepimizin sorumluluğu.” açıklamasında bulundu.
Rekorun onaylanması halinde Mazlum Kibar, “su altında en uzun süre kalma” alanında Türkiye adına dünya rekoru kırmış olacak. Denemenin başarılı geçmesi halinde bu performans Guinness Dünya Rekorları’na da bildirilecek.
Spor camiasında heyecanla beklenen bu rekor denemesi, Türk dalış tarihine geçebilecek nitelikte bir adım olarak görülüyor. Mazlum Kibar’ın hem fiziksel hem de ruhsal dayanıklılığıyla sınırları zorlayacağı 36 saatlik performans, Çanakkale’nin sembolik anlamıyla birleşerek güçlü bir mesaj taşıyor: “Zafer, yalnızca karada değil, denizlerin derinliklerinde de kazanılabilir.”
