Dışişleri Sözcüsü Bilgiç, basın bilgilendirme toplantısı düzenledi. Bakanlık binasında düzenlenen toplantıda konuşan Bilgiç, Libya bahisli 2’nci Berlin Konferansı hakkında yöneltilen soruya şöyle karşılık verdi:
* Müzakerelerde büyük ölçüde mutabakat sağlandı. Lakin alandaki gerçeklerle bağdaşmayan kimi hususlara yönelik çekincelerimizi koyduk. Libya’da bulunan eğitmen ve danışmanlarımızın bölgesel ve memleketler arası platformlarda sorgulanmasına ve gayrimeşru paralı askerlerle birebir kefeye konulmasına müsaade etmeyeceğimizi vurguladık ve bildirinin 1 unsuruna şerh koyduk. Libya’daki seçimlerin 24 Aralık’ta düzenlenmesine ve siyasi sürecin pürüzsüz halde devam etmesine yönelik hem Ulusal Birlik Hükümeti’ne hem de Başkanlık Kurulu’na dayanağımız devam edecek.
KABİL HAVALİMANI’NIN GÜVENLİĞİNİN SAĞLANMASI
ABD ve NATO’nun 1 Mayıs’tan itibaren Afganistan’dan geri çekilme sürecinin devam ettiğini hatırlatan sözcü Bilgiç şu tabirleri kullandı:
* Afganistan’ın yalnız bırakılmamasına yönelik bir anlayış mevcut. Bu olağan ki Afgan ordusuna finansal takviyenin sürdürülmesi, NATO’nun Kabil’deki sivil temsilciliğinin güçlendirilerek devam ettirilmesi ve Kabil’deki Hamit Karzai Memleketler arası Havalimanı’nın güvenliğinin sağlanmaya devam ettirilmesi halinde bir yaklaşım da var.
* Havalimanının güvenliğinin sağlanması Afganistan için çok değerli. Havalimanı inançsız olursa Afganistan’daki memleketler arası kuruluşlar, diplomatik temsilcilikler Afganistan’da kalmayı son erdirecek. Kimi büyükelçiliklerin Afganistan’da kapandığına ait haberleri de alıyoruz. Afganistan’a ulaşım açısından havalimanı değerli.
* Kabil Havalimanı’nın işletilmesi ve güvenliğinin sağlanmasının NATO Kararlı Misyon çerçevesinde Türkiye tarafından yürütüldüğünü biliyorsunuz 2015 yılından beri. Kararlı Takviye Misyonu’nun sona ermesinden sonra bu sorumluluğu devam ettirmeyi düşünüyoruz. Lakin bunun gerçekleşmesi için adil külfet paylaşımı, finansal, lojistik, teknik ve güvenlik bahislerinde takviyeye muhtaçlığımız var.
* Bu hususları da paydaşlarımızla ve müttefiklerimizle görüşüyoruz. Bu mevzuya ait ABD’den bir heyet şu anda Ulusal Savunma Bakanlığımızla temas içinde. Mevzuyu natürel ki Afgan halkıyla da istişare ediyoruz. Afgan Hükümetiyle hukuksal düzenleme yapmamız gerekecek bu hususta anlaşırsak.
TÜRKİYE VE YUNANİSTAN ORTASINDA NAVTEX İLANI
Sözcü Bilgiç, Türkiye ile Yunanistan ortasında 1988 tarihli bir Atina Mutabakatı olduğunu belirterek, şunları söyledi:
* Ege’de ulusal ve dini günlerin yanı sıra yaz moratoryum olarak isimlendirilen 15 Haziran – 15 Eylül periyodunda de tatbikat yapılmıyordu mutabakat çerçevesinde. Askeri makamlarımız Ege’de uzun periyotlu tatbikat alanlarımızı ilan ederken bu hususu da gözetiyor.
* Yunanistan’ın bu konuya riayet etmediğini ve alanlarını moratoryum periyodunda de faal olacak formda ilan ettiğini görüyoruz. Bu durumu Yunanistan tarafına defaatle dikkatine getirdik. 15 Haziran’a kadar saha ilanlarını düzeltmediği taktirde mütekabiliyet gereği askeri makamlarımızın da Türk tatbikat alanlarının aktivasyon müddetini moratoryum periyodunu kapsayacak formda tadil edeceğini vurguladık.
* Yunanistan alanlarında değişiklik yapmadı. Bunun üzerine de alanlarımızda güncellemeye gittik. Biz Atina Mutabakatı’na bağlıyız lakin Yunan tarafının bu mutabakatı alenen formda ihlal etmesini ellerimiz bağlı formda izlememiz de beklenmemelidir. Biz Ege’de uzun vadeli tatbikat alanlarını karşılıklı kaldırmaya hazır olduğumuzu Yunan tarafına geçmişte birçok sefer iletmiştik.
AVRUPA BİRLİĞİ ÖNDERLER TEPESİ
AB Önderler Tepesi’nde alınan kararların beklentilerden uzak olduğunu söyleyen Bilgiç kelamlarını şöyle sürdürdü:
* AB’nin gerginliğin düştüğünü teslim edip Gümrük Birliği’ni güncellemesi dahil olumlu gündemi hayata geçirmeye yönelik somut kararlar almayı ertelemesini bir oyalama taktiği irade eksikliği olarak görüyoruz. Ayrıyeten kararda Suriye Sığınmacılara Yönelik Yeni Yardım Paketi’ne ait olarak AB Komitesi tarafından yeni teklif sunulması davetinde bulunuluyor.
* Basın toplantısına girerken bir meblanın tabir edildiğini de duydum. Çok boyutlu bir husus olan göç birliği yalnızca maddi boyuta indirgenemez. Bu yalnızca ‘Biz size para verelim siz göçmenleri engelleyin anlayışıyla’ yerine getirilecek bir konu değil.
* Bizim öncelikli beklentimiz 18 Mart Mutabakatı’nın bir bütün olarak günün gereksinimlerine ve gerçeklerine uygun biçimde güncellenmesidir. Bunun dışında Türkiye ile AB ortasında bilhassa göç iş birliğinden kelam etmek mümkün olmayacaktır. AB ülkemizin göç konusunda üstlendiği külfetin farkında olmalıdır. (İHA)
