Avrupa’nın en çok göç alan ülkesi Almanya, vatandaşlık politikalarında köklü bir değişikliğe gitti. Uzun süredir tartışma konusu olan “3 yılda vatandaşlık” uygulaması resmen kaldırıldı. Artık Almanya’da yaşayan yabancı uyruklular için vatandaşlık hakkı elde etmek çok daha zor hale geldi. Yeni düzenlemeye göre, vatandaşlık başvurusu yapabilmek için en az 5 yıl kesintisiz ikamet şartı getirildi.
Bu karar, ülkedeki göçmen topluluklar arasında büyük yankı uyandırdı. Özellikle Türkiye kökenli vatandaşlar arasında popüler olan hızlandırılmış vatandaşlık programı, artık tarihe karıştı. Yeni sistemde Almanya, vatandaşlığı “entegrasyonun son adımı” olarak tanımlıyor. Yani artık sadece ülkede yaşamak yetmeyecek; sosyal uyum, dil yeterliliği, ekonomik bağımsızlık ve topluma katkı gibi kriterler ön planda olacak.
İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “Alman pasaportu artık bir başlangıç değil, entegrasyonun zirvesidir” ifadesini kullandı. Dobrindt’e göre, vatandaşlık artık yalnızca belirli bir süre yaşamanın değil, “Alman toplumsal değerleriyle bütünleşmenin” bir sonucu olacak. Bu sözler, hükümetin göçmen politikasında daha katı ve seçici bir çizgiye geçtiğini gösteriyor.
Ancak karar, ülke içinde sert tartışmaları da beraberinde getirdi. Muhalefetteki Yeşiller Partisi ve Sol Parti, hükümeti göçmen karşıtı bir politika izlemekle suçladı. Yeşiller Partisi sözcüsü Claudia Roth, yaptığı açıklamada “Bu karar, göçmenleri dışlıyor ve onları ikinci sınıf insanlar gibi konumlandırıyor. Almanya’yı kapalı bir topluma dönüştürür” dedi.
Toplumun farklı kesimlerinden de tepkiler yükseldi. Göçmen dernekleri ve insan hakları kuruluşları, özellikle Türkiye, Suriye, Afganistan ve Arap kökenli göçmenlerin bu karardan olumsuz etkileneceğini belirtiyor. Yeni düzenlemeyle birlikte vatandaşlık süreci uzayacak, bürokrasi artacak ve birçok göçmen için Almanya’da “kalıcı aidiyet” daha da zorlaşacak.
Hükümet ise eleştirileri reddediyor. Reformun amacı olarak “vatandaşlığın ciddiyetini korumak ve toplumsal birliği güçlendirmek” gösteriliyor. Dobrindt, “Vatandaşlık bir ödüldür, sıradan bir idari işlem değildir. Bu ülkeye katkı sağlayan, değerlerine saygı duyan herkes elbette Alman olabilir. Ancak bu süreç daha sağlam temellere dayanmalı” dedi.
Yeni sistemde, bazı istisnai durumlarda 5 yıllık süre 3 yıla indirilebilecek. Ancak bu yalnızca “olağanüstü entegrasyon başarısı” gösteren, yani Almanca’yı ileri düzeyde konuşan, istikrarlı bir gelir elde eden ve sosyal uyumda örnek gösterilen kişiler için geçerli olacak.
Bu karar, Avrupa Birliği genelinde de tartışma yarattı. Brüksel’deki bazı çevreler Almanya’nın bu hamlesini, Avrupa’nın “göçmen politikalarında yeni bir katı dönem” başlatacağına dair bir işaret olarak değerlendiriyor.
Almanya, yaklaşık 15 milyon göçmen nüfusa sahip ve bunların büyük bir kısmı ülkenin ekonomik büyümesine katkı sunuyor. Ancak son dönemde artan yabancı düşmanlığı, aşırı sağ partilerin güçlenmesi ve göç politikalarına yönelik kamuoyu baskısı, hükümeti bu sert adımı atmaya yönlendirdi.
Yeni yasa ile birlikte Almanya artık “daha seçici bir vatandaşlık modeli”ne geçiyor. Bu da Avrupa’da göçmenlerin entegrasyon ve vatandaşlık süreçlerinin geleceği açısından kritik bir dönüm noktası anlamına geliyor.