GÖKHAN KARAKAŞ İstanbul – Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktası olan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır” sözlerinin tarihe geçtiği Sakarya zaferinin 100’üncü yılı kutlanıyor.
Birinci Dünya Savaşı’nı yenik tamamlayan Osmanlı İmparatorluğu ile galip itilaf devletleri 10 Ağustos 1920’de Paris’in üç kilometre batısındaki Sevr kasabasında yenilgi anlaşmasına imza atmıştı. Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün başlattığı ulusal kurtuluş savaşımız sürerken Sadrazam Damat Ferit Paşa, Maarif eski Nazırı Bağdatlı Mehmed Hadi Paşa, Danıştay reisi Rıza Tevfik Bey ve Bern Sefiri Reşat Halis Bey’in imza attığı Sevr Andlaşması, Anadolu’nun parçalanmasına izin verilmesi ve Türk varlığının Anadolu’dan çıkartılması anlamına geliyordu. Sevr Andlaşması’nı Anadolu’da direnen Türklere zorla kabul ettirmek isteyen Yunan orduları, itilaf devletlerinin büyük asker ve silah desteğiyle ilerliyordu. Anadolu direnişini örgütleyen Mustafa Kemal Atatürk’ün her şeye rağmen açmayı başardığı Büyük Millet Meclisi’ni yok etmek ve ulusal direnişi kırmayı hedefleyen Yunan ordusunun büyük sayısal ve silah üstünlüğüne güvenerek yaptığı saldırı Sakarya Meydan Muharebesi’nde Türk tarafının kesin zaferiyle sonuçlandığında dünya savaş tarihçileri bile şaşırmıştı. Sakarya zaferinin ulusal tarihimizde dönüm noktası olduğunu söyleyen Dr. Orhan Çekiş, düşüncelerini Milliyet ile paylaştı.
Anadolu Türk tarihinin en önemli savaşlarından birisi olan Sakarya Savaşı’na Mustafa Kemal Paşa o ünlü sözleriyle damga vurmuştur.
‘Söz Anadolu’nundur’
Gedik Üniversitesi Atatürk Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Orhan Çekiç, “Yunanlılar Ankara’ya ulaşma hedeflerine ulaşmak için üç kez Ankara’ya taarruza kalkmış ama hepsinde Anadolu’nun direnişi başarılı olmuştu. 6-10 Ocak 1921 tarihleri arasında İnönü mevkiinde yapılan savaşta; Bursa’dan hareket ederek Eskişehir ve Afyon’u hedefleyen Yunan güçleri mağlup olmuştu. Tarihimize 1. İnönü Savaşı olarak kaydedilen bu zaferle Albay İsmet Bey generalliğe terfi ederken sonuç itilaf devletlerinde şok etkisi yapmıştı. Çünkü, Yunan kuvvetleri Türk kuvvetlerinin üç katı güce sahipti. Sevr’i Ankara Hükümeti’ne kabul ettiremeyeceklerini anlayan itilaf devletleri, bazı maddelerde yumuşatmalar yaparken Türk heyetini Londra’ya davet etmişti. Londra’ya giden Tevfik Paşa, ‘Söz Anadolu’nundur. Siz sözü Ankara temsilcisine verin’ dediğinde heyet başkanı Bekir Sami Bey, Sevr’in hiçbir maddesini kabul etmediklerini bildirir. 1. İnönü Savaşı’nın işte böyle fevkalade önemli sonucu vardır” dedi.
Yunan kralı savaşta
İtibarı elde etmek isteyen Yunan tarafının 2. İnönü Savaşı’na kalkıştığını vurgulayan Dr. Çekiç, Eskişehir ve Afyon’da 27 Mart ve 1 Nisan’da tekrar durdurulduğunu geri çekilenleri takip eden Türk süvarilerinin düşmana çok büyük zararlar verdiğini ekledi. Yunan Kralı XIII. Konstantin’in bizzat Yunan Orduları Başkomutanı sıfatıyla İzmir’e geldiğini söyleyen Dr. Çekiç, “Ordularına Ankara’yı hedef göstermişti. 23 Ağustos 1921 günü Eskişehir-Seyitgazi hattından ileri yürüyüşe geçen Yunan ordusu, Sakarya’da Türk kuvvetleriyle karşılaştı. Bu karşılaşma öncekilere benzemiyordu çünkü bu savaş Türkler için ölüm kalım demekti. İsmet Paşa, ordunun Sakarya’nın doğusuna çekilmesi gerektiğini düşünüyordu ama bu kararı da tek başına vermek istemiyordu. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa’yı cepheye davet etti. Komutanlar, İsmet Paşa’yı haklı buldular ve savaşı idare etmek üzere Polatlı’daki Batı Cephesi Karargâhı’na gittiler. Türk ve Yunan güçleri Sakarya nehri kıyılarında 100 kilometrelik cephede 22 gün 22 gece süren meydan savaşı verdiler. Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, savaş stratejisi sanatına büyük bir yenilik getirerek ‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla ıslanmadıkça, düşmana bırakılamaz’ emrini verdiğinde zafer Türk tarafının oldu” diye konuştu.
‘Sakarya savaşı subay savaşıdır’
Mustafa Kemal Atatürk’ün toprak kaybedilse de başka bir bölgede savunmanın devam etmesi gerektiğini işaret ettiğini söyleyen Dr. Çekiç, “İşte bu anlayışla 10 Eylül günü Türk ordusu genel taarruza kalktı. Beylikköprü, Duatepe ve Kartaltepe muharebelerinde Yunan ordusu yenildi. Nihayet 13 Eylül sabahı o ana kadar çok büyük kayıplar veren Yunan ordusu tam yenilgiye uğrayarak, Sakarya’nın batısına çekilmek zorunda kaldı. Türk ordusu yedi tümen komutanını şehit verirken toplam şehit 3 bin 282, yaralı sayısı ise 13 bin 618 olmuştu. Yüzde 80’e varan subay kayıplarından ötürü Sakarya Savaşı’na subay savaşı da denir. Yunanlar ise 15 bin ölü ile 25 bin kadar yaralı vermişlerdi. İzmir’den yola çıkıp Ankara Polatlı’ya dayanan Yunanlılara ve emperyalistlere karşı 23 Ağustos-13 Eylül 1921 arasında kazanılan Sakarya Meydan Muharebesi’nden bir yıl sonra kazanılan 30 Ağustos 1922 Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanıldı. Böylece Anadolu’yu işgale İzmir’den başlayan Yunanlılar, İzmir’de denize döküldü. Sakarya zaferi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna zemin hazırlarken Anadolu topraklarının Türklere ait olduğu kanıtlanmıştı. Yüzüncü yıldönümünde, bizler özgür yaşayabilelim diye gözlerini kırpmadan bu vatan uğruna yaşamlarını kaybeden şehitlerimizi minnetle anıyor, gazilerimizi saygıyla selamlıyorum” dedi.
Orantısız üstünlüğe rağmen kaybettiler
Tekalifi Milliye emirleri ile Türk ordusunun eksiklerinin tamamlanmıştı. Yunan saldırısı 23 Ağustos’ta başlarken yenilgiyle savunmaya geçmişlerdi. Ankara hükümeti, Büyük Millet Meclisi güven tazelerken Kurtuluş Savaşı’na inanç artmıştı. Gazi ve mareşal unvanı alan Mustafa Kemal’in Başkomutanlık yetkisi süresiz uzatıldı. Milli mücadelenin son savunma savaşında Yunan ordusu 125 bin asker, 386 top, 850 kamyon ve 18 uçakla saldırmıştı. Mustafa Kemal ise 100 bin asker, 196 top, bin 284 katır arabası ve iki uçakla zafer kazanmayı bilmişti.