Kanser vakalarının dünya genelinde hızla arttığı günümüzde, tedavi yöntemlerindeki gelişmeler ve kişiye özel planlamalar büyük önem taşıyor. Radyasyon Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. Didem Karaçetin, Business Channel Türk TV’de yaptığı açıklamalarda kanser tedavisinin tüm aşamalarına dair kritik bilgiler paylaştı.
Karaçetin, 20 yılı aşkın süredir radyasyon onkolojisi alanında çalıştığını belirterek özellikle son yıllarda çevresel faktörler, genetik geçişler ve yaşam tarzının kanser oranlarını artırdığını ifade etti. Erken tanının hayat kurtardığının altını çizen uzman isim, farkındalığın artmasıyla birlikte erken evre hastalarda tedavi başarısının belirgin şekilde yükseldiğini söyledi.
Kanser tedavilerinde kemoterapi, radyoterapi, cerrahi ve immünoterapi gibi yöntemlerin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Karaçetin, her hastanın tedavi planının multidisipliner konseylerde belirlendiğini vurguladı. Radyologdan cerraha, patologdan medikal onkoloğa kadar tüm branşların bir araya geldiği bu konseylerde hastanın evresi, genel durumu, metabolizması ve tedavi toleransı göz önünde bulundurularak bireyselleştirilmiş bir yol haritası çıkarılıyor.
Kişiye özel tedavilerin artık onkolojide standart haline geldiğini aktaran Karaçetin, aynı tanıyı alan iki hastanın bile aynı tedaviyi almamasının normal olduğunu söyledi. Hastanın evresi, genetik yapısı, kilo durumu ve kas kitlesi gibi faktörlerin tedavinin seyrini direkt etkilediğini belirtti.
Yan etkiler konusunda da detaylı bilgiler veren uzman, kemoterapinin akut dönemde bulantı-kusma gibi etkiler gösterebildiğini, radyoterapide ise hedef dokuyu maksimum koruma prensibiyle planlama yapıldığını söyledi. Tedavilerin neden olduğu kilo kaybı ve kas erimesinin (sarkopeni) prognozu olumsuz etkileyebileceğini vurgulayan Karaçetin, “Her onkoloji hastası mutlaka psikolog ve diyetisyen desteği almalı, beslenme tedavinin bir parçasıdır” dedi.
Beslenmede ise Akdeniz mutfağının, üç beyazdan (şeker, tuz, un) uzak durmanın ve düzenli fiziksel aktivitenin önemine dikkat çekti. Hastaların vücut kitle indeksinin takip edilmesi gerektiğini, beslenme desteğinin çoğu zaman tedavi başlamadan önce verilmesi gerektiğini ifade etti.
Tedavi sürecinde psikolojik desteğin de kritik olduğunu hatırlatan Karaçetin, tanı anında yaşanan şokun hastaları olumsuz etkileyebildiğini, aile desteği ve uzman yardımıyla bu sürecin daha sağlıklı yönetilebildiğini söyledi.
Radyoterapinin halk arasında “ışın tedavisi” olarak bilinen lokal bir tedavi yöntemi olduğunu anlatan Karaçetin, gelişmiş cihazların tedavinin doğruluğunu artırıp yan etkileri azalttığını belirtti. Nokta atış (stereotaktik) tedavi yöntemlerinin ise her hastaya uygun olmadığını, sadece belirli kriterleri karşılayan küçük lezyonlarda uygulanabildiğini ifade etti.
Uzun vadeli etkilerden bahseden Karaçetin, modern cihazlar sayesinde kronik yan etkilerin artık minimum seviyeye indiğini, solunum kontrolü gibi teknolojilerle sağlam dokuların korunabildiğini söyledi.
Son olarak tedavide öncelik sırasının çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Didem Karaçetin, biyopsi, evreleme ve görüntüleme sonuçlarının birlikte değerlendirilmesiyle en doğru tedavi sıralamasının yapılabildiğini dile getirdi. Erken teşhis ve doğru planlamayla kanserde başarı oranlarının her geçen gün arttığını vurguladı.



