Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Selahattin Demirtaş hakkındaki ikinci ihlal kararını kesinleştirmesinin ardından, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, ulusal hukuk sisteminin ve Anayasa’nın ilgili maddelerine atıf yaparak mahkemelerin bu konudaki adımları atmasının zorunlu olduğunu ifade etti. Yıldız açıklamasında, “İhlal kararında belirtilen esasa müessir ihlal giderilmek zorundadır. Dosya hâlen istinaf aşamasındadır. Mahkeme Adalet Bakanlığı ile yazışarak kararın aslını isteyebilir; bu aşamadan sonra tahliye kararı verilecektir” dedi.
Türkiye’nin, sözleşmeye taraflığı ve AİHM’nin yargı yetkisini tanıması çerçevesinde bu kararın uygulanmasının hukuken kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Yıldız, “Türkiye Anayasa’sının 90. maddesi usulüne uygun alınmış uluslararası anlaşmalara uyulması yükümlülüğünü belirliyor” diyerek, mahkeme kararlarına ilişkin sürecin durdurulamaz bir şekilde ilerlediğini belirtti. Ayrıca genel af gibi düzenlemelerin söz konusu olmadığını ancak günü geçmiş cezaların infazla ya da eşitlik ilkesi gözetilerek çözülmesi gerektiğini kaydetti.
Yıldız, açıklamasına şu görüşlerle devam etti: Türkiye, 1954 yılında sözleşmeyi onamış, 1987’de bireysel başvuru hakkını tanımış, 1990 yılında ise Mahkeme’nin zorunlu yargı yetkisini kabul etmiştir. Bu bağlamda, ulusal mahkemeler ne şekilde karar veriyorsa, AİHM kararlarının da aynı biçimde uygulanması gerekiyor. Bu doğrultuda, AİHM’in Demirtaş hakkındaki kararına yapılmış olan itiraz sürecinin sürenin dolmasına bir gün kala devreye girdiği ancak panelin ikinci kararın Büyük Daire’ye gönderilmesini reddettiğini belirten Yıldız, kararın artık kesinleştiğini dile getirdi.
Ayrıca Yıldız, süreçte “yarına bırakılmadan” adımların atılması gerektiğini; geleceğe ilişkin hukuki güvence bakımından, mahkemelerin başvurularını dikkate alması ve kararın uygulanabilirliğini sağlaması gerektiğini ifade etti. Böylece, siyasi gündemin de ötesinde bir “hukuk devleti” pratiğinin Türkiye’de yerleşmesi açısından bu sürecin önemine işaret etti.
Bu gelişmeyle birlikte, Demirtaş’ın hâlihazırda bulunduğu tutukluluk halinin, uluslararası hukuk normlarına göre yeniden değerlendirme sürecine girdiği yorumları yaygınlaşıyor. Mahkeme kararlarının uygulanması bakımından Türkiye’nin önünde yeni bir eşik bulunduğu değerlendiriliyor. Gelişmelerin önümüzdeki dönemde yargı sürecine, iktidar-muhalefet dengelerine ve toplumsal algıya etkisi olacağı görüşü hakim.



