Eski ABD Başkanı Donald Trump, uzun süredir gerginlik yaşadığı Amerikan basınının önde gelen yayın organlarından The New York Times’a karşı büyük bir dava açtı. Trump, gazetenin kendisi hakkında “asılsız iddialar, yalan haberler ve karalama kampanyası” yürüttüğünü öne sürerek tam 15 milyar dolarlık tazminat talebinde bulundu.
Trump’ın avukatları tarafından yapılan açıklamada, New York Times’ın Trump’ın iş hayatı, siyasi kariyeri ve başkanlığı döneminde sürekli olarak taraflı yayınlar yaptığı, kamuoyunu yanıltacak nitelikte haberler yayımladığı savunuldu. Dava dilekçesinde, gazetenin kasıtlı şekilde Trump’ın itibarını zedelemeye çalıştığı ve bunun da hem siyasi hem de ticari alanda ciddi zararlara yol açtığı ileri sürüldü.
Trump, uzun yıllardır “sahte haber” (fake news) ifadesiyle nitelendirdiği medya kuruluşlarına sert eleştiriler yöneltiyor. Bu dava ise, onun basınla yaşadığı gerginliği bir kez daha gündemin merkezine taşıdı.
Davaya ilişkin gelişmeler, ABD’de basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü konularını yeniden gündeme getirdi. New York Times, ilk açıklamasında “haberlerinin kamu yararına yapıldığını” savundu ve Trump’ın iddialarını reddetti.
Hukuk uzmanları ise bu davanın oldukça zorlayıcı bir süreç olacağını belirtiyor. Zira ABD yasaları, basının kamusal figürler hakkında yaptığı haberlerde geniş bir koruma sağlıyor. Mahkemelerde, karalama davalarının kazanılabilmesi için “kasten ve bilerek yalan haber” yapıldığının kanıtlanması gerekiyor.
Trump’ın başkanlığı döneminde medya ile sürekli çatışma yaşadığı biliniyor. Özellikle CNN, Washington Post ve New York Times gibi yayın organlarını sık sık hedef almış, onları “halk düşmanı” olarak nitelendirmişti.
Trump’ın bu davayı açması, 2024 seçim sürecinde yeniden adaylığını açıklamasıyla da ilişkilendiriliyor. Siyasi gözlemciler, bu hamleyi hem medyaya karşı hesaplaşma hem de kendi tabanını konsolide etme girişimi olarak değerlendiriyor.
15 milyar dolarlık dava talebi, ABD tarihinde basına karşı açılan en yüksek tazminat davalarından biri olarak dikkat çekiyor. Bu süreç hem basın özgürlüğü tartışmaları açısından hem de Trump’ın siyasi geleceği açısından büyük önem taşıyor.
Davanın ilerleyen aşamalarında, mahkemenin Trump’ın iddialarını nasıl değerlendireceği ve basının sorumluluğunu hangi ölçüde ele alacağı dünya kamuoyu tarafından yakından izlenecek.
